AĞAÇ DİKME BAYRAMI
Değerli Okuyucularım;
Bu yazımda sizlere her sene Türkiye genelinde 25 Mart’ta yapılan “Ağaç Dikme Bayramı”ndan bahsedeceğim. İlk söyleyeceğim söz şu olacak : 25 Mart’ta bütün Türkiye genelinde yapılan Ağaç Dikme Bayramı Tarihi’nin, ağaç dikimine uygun bir tarih olmadığıdır. Senelerdir, 25 Mart tarihinde Ağaç Dikme Bayramı yapılıyor. Dikilen ağaç ve fidanların yarısı kuruyor; fakat hiçbir kişi, kurum ve kuruluş – resmi olsun, özel olsun – bu tarihte, ağaç dikilmesinin yanlış bir tarih olduğundan bahsetmediği için Türkiye’de ilk kez, tek ben dile getirmek istedim. Çünkü bu tarihte dikilen ağaçların yarısına yakın bir kısmı kuruyor. Biz de buna “Ağaç Dikme Bayramı” Diyerek bayram yapıyoruz. Fakat tutan ağaçların mı, yoksa ölen ağaçların mı bayramını yapıyoruz? Onun takdirini, sizlere bırakıyorum.
Tabiki; bahsettiğim fidan dikme konusu, poşette ve saksı içinde olup kabından çıkarılıp toprağa dikilen veya dikilecek fidanlar için değil… Bu tür fidanlar, senenin on iki ayında da dikilebilirler. Fakat onlar da usulüne uygun, zamanında ve yapraklarını dağıtmadan dikilmeleri şartı ile… Benim esas bahsettiğim fidan dikme konusu, fidanlıklardan çıplak kökle sökülüp topraksız bir şekilde dikilen veya dikilecek olan fidanlardır. Biz şimdi gelelim esas konumuz olan bu fidanların durumuna… Ben, senelerdir 25 Mart’ta çıplak kökle, topraksız olarak dikilen fidan ve ağaçların veya süs bitkilerin yüzde ellisinin kuruduğunu biliyorum; mesleğim olduğundan dolayı da görüyorum ve izliyorum.
Diğer bir konu da çeşitli fidanlıklarda veya Pazar yerlerinde Mart Ayı veya Nisan Ayı sonuna kadar topraksız olarak çıplak köklü fidanlar satılmakta ve vatandaşlarımız da bu fidanları alıp, bahçelerine dikmektedir. Ancak; sonuç olarak ellerinde kurumuş bir fidan kalmaktadır. Bunu önlemek maksadıyla Tarım Bakanlığı da bu tarihlerde çıplak köklü, topraksız olarak satılan fidanlara satış müsadesi vermemeli ve devamlı kontrol etmelidir. Aksi halde; vatandaşlarımızın hem emekleri, hem de paraları boşa gitmiş olacaktır. Ayrıca 25 Mart’ta yapılan Ağaç Dikme Bayramı’nı vatandaşlarımız uygun bir tarih sanarak, dikimlerini bu tarihe bırakabilirler. Bu da onlar için kötü bir örnek olabilir. Eğer benim bu konuda yazdıklarım yanlış ise yetkili kurumlar ile bunun müzakeresini yapalım. Eğer doğruysa, gelin bunun doğrusunu yapalım. Doğrusu da 25 Mart’ta bütün Türkiye genelinde yapılan Ağaç Dikme Bayramı’nı; her bölgede ayrı ayrı tarihlerde yaparak, o Bölge’nin kendi doğal koşullarına uygun bir tarih belirleyerek, o tarihlerde Ağaç Dikme Bayramı yapılması… Bu, en uygun ve en doğrusu olacaktır.
Sonuç olarak özetlemek gerekirse; Doğu Anadolu’da, 25 Mart’ta Ağaç Dikme Bayramı yapabilirsiniz. 25 Nisan’da da yapabilirsiniz. O Bölge’nin Kış şartları, çok ağır olduğu için mecburiyetten dolayı ve de ağaçların uyanma zamanı, diğer Bölgeler’e göre çok daha geç olduğundan dolayı olabilir. Ancak Akdeniz Bölgesi’nde, ağaçlar Şubat’ta veya Mart’ta uyanmaya başlıyor. Marmara ve Ege Kıyıları’nda, bu tarihe yakın veya biraz daha geç olabiliyor. Hatta Akdeniz’de ve Marmara’da ağaçlar, Mayıs Ayı’nın başında yapraklanmış olurken; Doğu Anadolu’da yeni yeni tomurcuklanmaya başlamaktadırlar. Bu farklı doğa şartlarına göre biz de fidan dikimlerini, kendi Bölgemiz’in durumuna uygun zamanlarda yapabiliriz. Ancak Marmara Bölgesi’nde fidan dikimi için en uygun zaman; Kasım Ayı’nın yirmisinden itibaren en geç Ocak Ayı’nın sonuna kadar bütün fidan dikimlerinin yapılması, en uygun zaman olacaktır. Hatta fidanlıklarda ve arazilerde yetiştirilerek, topraklı olarak sökülüp satışa sunulan değişik türdeki çamlar, manolyalar, oya ağaçları, defne, palmiye gibi ağaçlar için de bu zaman aralığı, en uygun ve bitkilerin tutması bakımından da en güzel dönemdir. Bu sebepten dolayı vatandaşlarımız, fidan dikimlerini uygun hava şartlarını buldukları andan itibaren hiç zaman kaybetmeden bir an önce fidanlarını dikmeleri, tutma şanslarını arttıracak. Gelecek İlkbahar’daki gelişmesi de çok daha kuvvetli olacaktır. Bu tarihlerden sonraki zamanlarda dikilecek fidanların tutmaları ve gelişmeleri, her geçen gün için daha az ve daha zayıf olacaktır.
Yukarıdaki yazımda; 25 Mart’ta Türkiye’nin yedi Bölgesi’nde, Ağaç Dikme Bayramı’nın zamansız ve yanlış olduğu eleştirisini yaptım. Aşağıdaki satırlarım da ise neden bu tarihin yanlış olduğunu, doğrusunun nasıl olduğunu açık bir şekilde özetlemeye çalışacağım. Değerlendirmeyi, siz sevgili Okuyucularım’ın takdirine bırakıyorum…
Gelelim, işin doğrusunun nasıl olduğuna… Diyelim ki; Kasım Ayı’nın yirmisinden itibaren başlayarak fidan dikimine uygun bir günde dikimimizi yaptık, can suyunu da verdik. Bir gün sonra da rüzgardan sallanmasını önlemek için fidan kazığına bağladık ve fidan dikimimizi bitirdik. Fidanımızı diktikten sonra verdiğimiz can suyuyla toprak oturacak, daha sonra da yağacak yağmur suları ve kar sularıyla da toprak, diktiğimiz fidan köklerine iyice yapışacak ve o andan itibaren fidanımızı dikerken yaptığımız kök tuvaleti, kesimindeki yaralarını kapatmaya başlayacak ve bir taraftan da gelecek İlkbahar’a hazırlık yaparak bünyesine su çekmeye başlayacak. İlkbahar geldiği zaman ise kök yapraklarını kapatmış, bünyesine su çekmiş ve tutma riski olmadan kendini kolayca sıcaklara karşı korumaya ve filizlenmeye başlayacak; her geçen gün de bu büyüme hızla devam edecek. Ayrıca erken dikim yaptığımızdan dolayı, havalar çok sıcak olmadığından özsu kaybı olmayacak. Bu sebepten dolayı da tutma şansı artmış olacaktır.
Yukarıda yazmış olduğum satırlarımda, fidanlarımızı zamanında ekersek; tutmasına fayda sağlayacak ve tutmasını kolaylaştıracak durumları özetlemeye çalıştım. Bundan sonra da 25 Mart’ta dikilen fidanların neden tutma şanslarının daha az olduğunu ve de tutmuş olsa da istenilen şekilde büyüme yapamadığını ve kendini uygun şekilde geliştiremediğini anlatmaya çalışacağım. Aslında 25 Mart demek, Nisan başı demektir. Nisan Ayı’nda havalar, Kış Ayı gibi olmuyor. Hava sıcaklıkları da bu ayda kendini iyice hissettirmeye başlıyor. Yavaş yavaş toprakta nem de azalıyor veya hiç kalmıyor. Sıcaklık, yirmi dereceleri buluyor; zaman zaman bunu da aşıyor. Her geçen gün daha da artacak. İşte bu şartlarda, biz fidanımızı toprağa dikiyoruz. Diktiğimiz fidanın kökleri, kök tuvaleti yaptığımız yerlerinden kesildiği için yaralıdır. Toprak da köklerine iyice yapışıp yarasını kapatmaya kısa zamanda faydası olmayacak. Bu yüzden dolayı da fidan istediği suyu ve gıdasını da alamayacaktır. Ancak üstten gelen yakıcı Güneş sıcaklığı, fidanın su kaybını arttıracak. Fidan topraktan istediği su ve gıdayı tam olarak alamayacak, belirli bir süre kendi öz suyuyla hayatını sürdürmeye çalışacak; fakat hangisiyle mücadele yapacak? Bir taraftan tutmaya çalışacak, bir taraftan tomurcuklanmaya başlayacak, daha sonra da filizlenmeye uğraşacak. Ancak üstünden de kızgın güneş, her geçen gün tutma şansını daha da azaltacaktır. Fidan; topraktan su ve gıda isteğini alamadığından bir süre sonra kendi öz suyunu da bitirecek ve bir miktar kabarmış olan yaprak gözleri de yavaş yavaş solmaya başlayacak, zamanla fidanın gövde kısmı da sararıp kurumaya başlayacaktır. Bu sebepten dolauı biz de üç şeyimizi kaybetmenin üzüntüsünü yaşayacağız. İlk önce fidanımızı, ikincisi emeğimizi, üçüncüsü de paramızı… İşte bunları kaybetmemenin en iyi ve en doğru yolu, bu yazımda bahsi geçen fidan dikim zaman ve şartlarını yerine getirmemiz halinde, bu durum başa gelmemiş olacaktır.
Eğer benim bu yazdıklarımın ne derece doğru olup olmadığını merak edip, test etmek isteyen olursa; 10 adet fidan benim önerdiğim tarihte dikin, bir de 25 Mart’ta Ağaç Dikme Bayramı’nda 10 adet fidan dikin… Her iki tarihteki dikilen fidanların gelişme durumlarının nasıl olduğunu, fidanlar size söyleyecektir.
Fidanlarınızın en fazla tutması ve en güzel şekilde gelişmesi dileğiyle bir başka konu ve bir başka yazımda buluşuncaya kadar hoşça kalın…
Son yorumlar